Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

cereyan etmek

  • 1 cereyan etmek

    а) течь, протека́ть
    б) происходи́ть, име́ть ме́сто

    Türkçe-rusça sözlük > cereyan etmek

  • 2 cereyan etmek

    v. happen, occur

    Turkish-English dictionary > cereyan etmek

  • 3 cereyan etmek

    herkîn

    Türk-Kürt Sözlük > cereyan etmek

  • 4 cereyan etmek

    to happen, to occur, to take place

    İngilizce Sözlük Türkçe > cereyan etmek

  • 5 cereyan

    cereyan [-ɑːn] Fließen n; Strom m (a EL); Ablauf m der Ereignisse; Strömung f in der Kunst usw; (Luft)Zug m;
    cereyan etmek stattfinden; im Gange sein; Gespräche, Kämpfe geführt werden;
    burası cereyan yapıyor es zieht hier;
    -e cereyan vermek unter Strom stellen A

    Türkçe-Almanca sözlük > cereyan

  • 6 cereyan

    1) врз. тече́ние

    hava cereyanı — возду́шное тече́ние

    2) сквозня́к

    cereyanda kalmak — просквози́ть кого

    3) электри́ческий ток

    cereyan merkezi — исто́чник то́ка

    cereyanı toprağa verme — заземле́ние

    cereyan çarpmak — уда́рить то́ком

    cereyana kapılmak — а) попа́сть под электри́ческий ток; б) попа́сть в стремни́ну, быть подхва́ченным тече́нием

    4) ход разви́тия (событий и т. п.)

    işi kendi cereyanına bırakmak — пусти́ть де́ло на самотёк

    5) тече́ние, направле́ние (в какой-л. области)

    aşırı cereyanlar — экстреми́стские тече́ния

    sanatta çeşitli cereyanlar — разли́чные тече́ния в иску́сстве

    ••

    Türkçe-rusça sözlük > cereyan

  • 7 cereyân

    arapça جريان 1.akış. 2.oluş. 3.akım. cereyân etmek olmak, gerçekleşmek.

    Osmanlı Türkçesi Sözlüğü > cereyân

  • 8 cereyan

    1.flow. 2. draft, air movement. 3. elec. current. 4. course of events. 5. movement, tendency, trend. - çarpmak to be shocked or struck by electricity. - etmek to happen, occur, take place. -ı kesmek to cut the current.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > cereyan

  • 9 vollziehen

    cereyan etmek
    olmak
    vuku bulmak
    yerine getirmek
    yürütmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > vollziehen

  • 10 vorfallen

    cereyan etmek
    olmak
    vuku bulmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > vorfallen

  • 11 zutragen

    cereyan etmek
    getirmek
    olmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > zutragen

  • 12 gelmek

    1. آب [آبَ]
    2. أتى [أَتَى]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    3. أزب [أَزَبَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    4. آض [آضَ]
    5. أطل [أَطَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    6. أكفل [أَكْفَلَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    7. ألاح [أَلَاحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    8. أنهج [أَنْهَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    9. أهمع [أَهْمَعَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    10. أول [أَوَّلَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    11. اتضح [اِتَّضَحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    12. التحق [اِلْتَحَقَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    13. انبلج [اِنْبَلَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    14. انثال [اِنْثالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    15. اندفع [اِنْدَفَعَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    16. انساب [اِنْسابَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    17. انسجم [اِنْسَجَمَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    18. انسحب [اِنْسَحَبَ]
    19. انصب [اِنْصَبَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    20. انفجر [اِنْفَجَرَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    21. انكشف [اِنْكَشَفَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    22. انهال [اِنْهالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    23. انهمر [اِنْهَمَرَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    24. باء [باءَ]
    25. بان [بانَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    26. بدا [بَدَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    27. برز [بَرَزَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    28. بزغ [بَزَغَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    29. تبدى [تَبَدَّى]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    30. تجلى [تَجَلَّى]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    31. تحمل [تَحَمَّلَ]
    Anlamı: dayanmak, tahammül etmek
    32. تدفق [تَدَفَّقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    33. ترقرق [تَرَقْرَقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    34. تشارك [تَشَارَكَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    35. تعقب [تَعَقَّبَ]
    Anlamı: izlemek, takip etmek
    36. تقفى [تَقَفَّى]
    Anlamı: izlemek, takip etmek
    37. تكشف [تَكَشَّفَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    38. تناسب [تَنَاسَبَ]
    Anlamı: uymak
    39. تهطل [تَهَطَّلَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    40. تهيل [تَهَيَّلَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    41. ثاب [ثابَ]
    42. ثج [ثَجَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    43. جاء [جاءَ]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    44. جرى [جَرَى]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    45. حصحص [حَصْحَصَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    46. حضر [حَضَرَ]
    Anlamı: bir yere gitmek, varmak
    47. حي [حَيَّ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    48. حيي [حَيِيَ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    49. خرج [خَرَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    50. در [دَرَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    51. دفق [دَفَقَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    52. رجع [رَجَعَ]
    53. ساب [سابَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    54. ساح [ساحَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    55. سال [سالَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    56. ساهم [سَاهَمَ]
    Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek
    57. سجم [سَجَمَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    58. سح [سَحَّ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    59. ضحا [ضَحَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    60. ضمن [ضَمِنَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    61. طفا [طَفَا]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    62. طل [طَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    63. ظهر [ظَهَرَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    64. عاد [عادَ]
    65. عاش [عاشَ]
    Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak
    66. عاود [عاوَدَ]
    67. فاء [فاءَ]
    68. قفل [قَفَلَ]
    69. قهقر [قَهْقَرَ]
    70. كر [كَرَّ]
    71. كفل [كَفَلَ]
    Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek
    72. لاح [لَاحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    73. مثل [مَثَلَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    74. نبأ [نَبَأَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    75. نبغ [نَبَغَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    76. نتأ [نَتَأَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    77. نجم [نَجَمَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    78. نهج [نَهَجَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    79. هل [هَلَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    80. وزب [وَزَبَ]
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    81. وضح [وَضَحَ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak
    82. عن [عَنَّ]
    Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak

    Türkçe-Arapça Sözlük > gelmek

  • 13 se dérouler

    v i
    cereyan etmek

    Le stage se déroule pendant l'été. — Staj yazın cereyan etti.

    Dictionnaire Français-Turc > se dérouler

  • 14 happen

    v. cereyan etmek, olmak, başından geçmek, meydana gelmek, tesadüf etmek, rastlamak, başına gelmek
    * * *
    ol
    * * *
    ['hæpən]
    1) (to take place or occur; to occur by chance: What happened next?; It just so happens / As it happens, I have the key in my pocket.) olmak
    2) ((usually with to) to be done to (a person, thing etc): She's late - something must have happened to her.) başına gelmek
    3) (to do or be by chance: I happened to find him; He happens to be my friend.) tesadüfen olmak
    - happen upon
    - happen on

    English-Turkish dictionary > happen

  • 15 سال

    سالَ
    1. ergimek
    Anlamı: katı durumdan sıvı duruma geçmek, zeveban etmek
    2. harıldamak
    3. gelmek
    Anlamı: akmak, cereyan etmek
    4. akmak
    Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > سال

  • 16 протекать

    несов.; сов. - проте́чь
    1) тк. несов. geçmek

    река́ протека́ет побли́зости от го́рода — nehir kentin yakınından geçer

    2) sızmak; akmak; su almak

    кры́ша протека́ет — dam akıyor

    ло́дка протека́ет — kayık su alıyor

    ва́за с тре́щиной, протека́ет — vazo çatlaktır, su sızdırıyor

    3) ( проходить) geçmek, cereyan etmek

    как бы́стро протека́ет вре́мя! — vakit ne tez akıp gidiyor!

    4) тк. несов., в соч.

    э́та боле́знь протека́ет с температу́рой — bu hastalık ateşli seyreder

    э́та боле́знь протека́ет о́чень ме́дленно — bu hastalığın çok ağır / yavaş bir gidişi vardır

    Русско-турецкий словарь > протекать

  • 17 occur

    v. cereyan etmek, çıkmak, ortaya çıkmak, oluşmak, olmak, görülmek, akla gelmek, meydana gelmek
    * * *
    1. gerçekleş 2. ortaya çık
    * * *
    [ə'kə:]
    past tense, past participle - occurred; verb
    1) (to take place: The accident occurred yesterday morning.) olmak, meydana gelmek
    2) ((with to) to come into one's mind: An idea occurred to him; It occurred to me to visit my parents.) aklına gelmek
    3) (to be found: Oil occurs under the sea.) bulunmak

    English-Turkish dictionary > occur

  • 18 geschehen

    geschehen [ɡə'ʃeːən] v/i <geschieht, geschah, geschehen, sn> olmak, cereyan etmek, vuku bulmak; (getan werden) yapılmak, gerçekleşmek;
    was soll damit geschehen? bu ne olacak/yapılacak?;
    es muss etwas geschehen! bir şey(ler) olmalı/yapılmalı!;
    es geschieht ihm recht bunu hak etti

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > geschehen

  • 19 passieren

    1. v/i <o ge-, sn> olmak, cereyan etmek, vukubulmak;
    jemanden passieren lassen b-nin geçmesine izin vermek;
    was ist passiert? ne oldu?
    2. v/t <o ge-, h> Grenze usw geçmek; durch Sieb -den geçirmek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > passieren

  • 20 stattfinden

    stattfinden v/i <unreg, -ge-, h> meydana gelmek; (geschehen) olmak, cereyan etmek; Veranstaltung yapılmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > stattfinden

См. также в других словарях:

  • cereyan etmek — geçmek, olmak, yapılmak Düzbel de cereyan eden meydan muharebesini İkinci Kılıç Arslan kazandı. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cereyan — is., Ar. cereyān 1) Bir yöne doğru akma, akış, akıntı Köprünün parmaklığına dayandı, gözlerini Haliç in kapkara sularına, bu suların cereyanına kaptırdı. E. E. Talu 2) Bir şeyin gelişme, olma durumu En iyisi zorlamamak, işi tabii cereyanına… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cereyân — (A.) [ نﺎیﺮﺝ ] 1. akış. 2. oluş. 3. akım. ♦ cereyân etmek olmak, gerçekleşmek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vuhûş — (A.) [ شﻮﺣو ] 1. vahşiler. 2. yaban hayvanları. ♦ vukû bulmak meydana gelmek, cereyan etmek, gerçekleşmek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • aklımak — cereyan ve seylan ve seyl etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»